Azerbaycan’dan Türkiye’ye göç eden Çiğden Kartça, Türkiye’deki kültürel değişikliğe değindi. Kartça, ayrıca Rus dili ve edebiyatının önemi hakkında da çarpıcı yorumlar yaptı.
Henüz 23 yaşında olan ve Azerbaycan’dan Türkiye’ye göçen Çiğdem Kartça, okuduğu bölümden ve Türkiye’deki maceralarından bahsetti. Her ne kadar bir Türk devletinden geldiğini söylese de Kartça, bir o kadar da son olan göçlerden dolayı kültürel bir zorluk çektiğini dile getirdi.
“Bunu inkar edemem”
Sözlerine kendisini tanıtarak ve Türkiye’ye geliş sürecinden bahsederek başlayan Kartça “2000 yılının Ocak ayında Azerbaycan’ın Bakü şehrinde dünyaya geldim. İlk 15-16 yılımı Azerbaycan’da yaşayarak geçirdim. Burada hem Rusça eğitimi hem de İngilizce eğitimi aldım çocuk yaşlarımdan beri. Babamın iş adamı olması sebebiyle Türkiye’ye göçtük. 2016-2017 yılları arasında benim tam bir adapte sürecimdi. Her ne olursa olsun bir şeylere bir yerlere alışmaya çalışıyordum. Burası Azerbaycan’dan daha güzeldi. Fakat filmlerde gördüğüm İstanbul artık yoktu. Bazı yerlerde Arapça tabela vardı. Halbuki Azerbaycan’ın yarısı İngilizce ya da Rusça tabelalarla doluydu. Rusça tabelalar da gördüm şimdi. İnkar edemem fakat Arapça tabelaların çokluğu beni iyice düşündürdü. Ben ırkçı biri kesinlikle değilim fakat anlatmak istediğim şeyleri Türkiye’de doğup, büyüyen ve yaşayan kişiler çoktan anladı bile” cümlelerini kullandı.
Rus edebiyatının önemine değindi
Neden Rus Dili ve Edebiyatı okuduğunu ve bölümünün öneminden bahseden Kartça “Rus Dili ve Edebiyatını okuma sebebim tamamen olduğum yerle alakalı. Türk olsa da zamanında Sovyetlerin sahip olduğu bir yerdi Azerbaycan. Birden fazla dil bilmem de bundaki en büyük etken. İngilizceyi her Azeri aşağı yukarı bilir. Rusçayı da. Fakat okulunu okumazlar. Bunun için okuyorum. Önemine vs gelecek olursak da şunları demek istiyorum. Rus edebiyatı, dünya edebiyatının en önemli ve etkili eserlerine ev sahipliği yapmıştır. Yazarlar ve şairler, insan doğasını, toplumsal yapıları, tarihi olayları ve felsefi kavramları derinlemesine işleyerek evrensel temaları ele almışlardır. Bunun yanında Fyodor Dostoyevski, Lev Tolstoy, Anton Çehov, Aleksandr Puşkin, Mihail Lermontov ve birçok diğer büyük yazar, Rus edebiyatının zengin mirasını oluşturan isimlerdir. Bu yazarlar, eserleriyle modern edebiyata yön vermiş ve derin izler bırakmışlardır. Sonuç olarak, Rus dili ve edebiyatı, kültürel, tarihsel ve edebi açıdan büyük bir öneme sahiptir. Bu, insanlık mirasının bir parçası olarak kabul edilir ve gelecek kuşaklara aktarılmaya devam edilir” dedi.
Comments